Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun, geçtiğimiz günlerde kamuoyunda çok tartışılmadan yürürlüğe girdi. Terör faaliyetlerine destek verenlere 10 yıla kadar hapis cezası ve yargı kararı olmaksızın mal varlıklarını dondurmayı öngören bu kanun, sivil toplum kuruluşları tarafından tepkiyle karşılandı. Çünkü STK’ların yurt dışında yardım ettiği bazı organizasyonlar, BM, AB ve ABD gibi uluslararası güçlerin terör listesinde bulunabiliyor. Bu durumda BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin talebi üzerine STK’ların veya kişilerin mal varlıkları yargı kararı olmadan dondurulabilecek. Dondurma kararı ise bürokratlardan oluşan bir komisyonun talebi üzerine bakanlar kurulu tarafından verilecek. Mal varlığının dondurulması için gerekli deliller başvuran ülkeler tarafından sunulacak.
Yardım kuruluşları ve STK’lar, yardım ettikleri bazı ülke ve kuruluşların uluslararası güçlerin politik sebeplerle terör listesine alınması sebebiyle yasanın yardımlaşma ve dayanışmayı bitireceği kaygısını taşıyor.
Yasaya göre mal varlığının dondurulması işlemi de yargı kararı dahi olmadan yapılabileceğinden bu durum da hukuka aykırılık teşkil ediyor. STK’lar, bürokratların oluşturduğu bir komisyonun mahkeme vazifesi göreceği gerekçesiyle kanunu eleştirirken hükümet ise kanunun çıkmaması halinde Türkiye’nin uluslararası kuruluşlar tarafından teröre destek veren listeye alınacağını belirterek kendisini savunuyor.
Kanunun geçmişi
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 9 Aralık 1999’da kabul edilen Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme’yi Türkiye de imzaladı. Sözleşme 1 Nisan 2002’de Resmi Gazete’de yayımlanarak iç hukukun parçası haline geldi. Buna rağmen sözleşmenin hükümlerine uyumun sağlanması için gerekli olan kanunun hazırlanması uzun bir zaman aldı. Şubat ayı başlarında TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı 7 Şubat’ta kabul edildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayından sonra 16 Şubat’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Türkiye’ye bu kanunu çıkarması için en büyük baskı Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) bünyesinde görev yapan, kara para aklama ve terör finansmanıyla mücadele alanında çalışan Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından yapıldı.
FATF, ilk olarak Şubat 2007’de Türkiye’nin terörün finansmanı ve terörist malvarlıkları ile ilgili dondurma prosedürü konusunda standartlara uygun düzenlemelere sahip olmadığını açıklamıştı. Türkiye, Ocak 2010’da bir eylem planı hazırlayarak FATF’a sundu ve düzenlemeleri içeren kanun tasarısının Haziran 2010’a kadar TBMM’ye sunulacağını, 2010 yılı sonunda kanunlaşacağını beyan etti.
Haziran 2010’da Kanun taslağı Başbakanlığa gönderildi, ancak bazı maddelerin hukuki ve teknik açıdan eksik olduğu gerekçesiyle düzenlenmesi gerektiği ortaya çıktı. Düzenlenen yeni taslak 2010 yılının Aralık ayında yeniden başbakanlığa sunuldu. Şubat 2011’de TBMM’ye sevk edildi fakat seçimler nedeniyle TBMM’nin erken tatile girdiğinden yasalaşamadı. Ekim 2011’de yeniden gündeme alınan taslak, o tarihten itibaren komisyonda görüşülüyordu.
Yasanın uzun süre çıkmaması üzerine FATF, kanunu çıkarmaması durumunda Türkiye’nin üyeliğini askıya alacağını açıkladı ve 22 Şubat 2013’e kadar süre tanıdı. Hükümetin savunmasına göre, kanun çıkmasaydı Türkiye, FATF tarafından düzenlenen İran ve Kuzey Kore’nin bulunduğu “terör destekçisi ülkeler” listesine yani kara listeye alınacaktı..
Yasa ne getiriyor?
Kanun terörün finansmanının önlenmesine yönelik iki önemli düzenleme getiriyor: Mal varlığının dondurulması ve hapis cezası…
Hapis Cezası: Kanuna göre terör eylemlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla veya bu amaçla kullanılacağını bilerek ve isteyerek bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi beş yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Ceza verilmesi için fonun suçun işlenmesinde kullanılması şartı aranmıyor.
Kanunda terör eylemleri de sayılıyor. Buna göre, halkı korkutmak veya sindirmek ya da bir hükümeti veya uluslararası kuruluşu herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacıyla, kasten öldürme veya ağır yaralama fiilleri; Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiiller ve Türkiye’nin de taraf olduğu bazı uluslararası sözleşmelerde belirtilen fiiller terör eylemi olarak kabul ediliyor.
Mal Varlığının dondurulması: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin listelediği kişi, kuruluş veya organizasyonların tasarrufunda bulunan malvarlıklarının dondurulması öngörülüyor. Dondurma işlemi Bakanlar Kurulu’nun Resmî Gazete’de yayımlanan kararıyla uygulanacak.
Yabancı ülkeler de Türkiye’den bazı kişi ve kuruluşların mal varlığının dondurulmasını talep edebilecek. Bir yabancı devlet hükümetinin bir kişi, kuruluş veya organizasyonun tasarrufunda bulunan malvarlığının dondurulmasına ilişkin olarak Türkiye’den talepte bulunması hâlinde, söz konusu kanunla kurulan Malvarlığının Dondurulmasını Değerlendirme Komisyonunca değerlendirilen talep Bakanlar Kurulu tarafından karara bağlanacak.
Dondurulmasına karar verilen malvarlığının yönetimi, ilgili gerçek veya tüzel kişiye ait olacak. Ancak malvarlığı dondurulan kişiler, bu malvarlığının ortadan kaldırılmasına, tüketilmesine, dönüştürülmesine, transferine, devir ve temlik edilmesine veya sair tasarruflara yönelik işlemlerde bulanamayacak.
Yargı kararı olmadan mal varlığına el konulması ise temel haklara saldırı ve hakkın kullanımının engellenmesi niteliğinde olduğundan hukuka aykırı bir durum teşkil etmektedir. Bilindiği gibi temel hak ve özgürlükler yalnızca kanunla sınırlanabiliyor.
Değerlendirme Komisyonu’nun, TC vatandaşlarının mal varlıklarına el konulması konusunda karar verecek olması sebebiyle ‘mahkeme yerine konulması’na ve komisyon üyelerinin hükümet tarafından atanacak olmasına eleştiri getiriliyor.
Değerlendirme Komisyonu, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanının başkanlığında, Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü, Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşar Yardımcısı, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü, Dışişleri Bakanlığı Araştırma ve Güvenlik İşleri Genel Müdürü ve Hazine Müsteşarlığı Mali Sektörle İlişkiler ve Kambiyo Genel Müdüründen oluşuyor.
FATF yine de memnun değil
Türkiye’de terör tanımının çok geniş olması ve Türk halkının terörist olarak görmediği bazı oluşumların BM’nin ve uluslararası kuruluşların terör listesinde bulunması sebebiyle tedirginlikle karşılanan kanunun PKK’yı kapsamadığı iddiası ise kafalarda büyük soru işaretleri bırakıyor. Ceza Hukuku uzmanı Prof. Dr. İzzet Özgenç, “Silahlı bir çatışma söz konusu ise bu çatışmaya doğrudan katılan tarafların birbirlerine karşı işlemiş oldukları öldürme ve yaralama fiilleri, terör suçu kabul edilmeyecek” diyerek PKK’nın Türkiye güvenlik güçleri ile silahlı çatışma halinde bulunması sebebiyle örgüte yapılacak yardımların kanun kapsamında sayılmayacağını iddia ediyor.
Buna rağmen, kanunun çıkması için Türkiye’ye büyük baskı yapan FATF, yasanın son halinden memnun değil. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Ricciardone, kanunun TBMM’de görüşüldüğü dönemde yaptığı açıklamada yasa metnini görmediğini fakat FATF uzmanlarının tasarıyı eksik bulduklarını söylemişti. Ricciardone, Türkiye’deki yasalarda terörizmin anlamının Türk devletine yönelik saldırıları kapsadığını savunarak “iş uluslararası terörizme geldiğinde kanunlardaki terörizm tarifi net değil” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Müslümanların dayanışması mı engelleniyor?
Kanunun yürürlüğe girmesi nedeniyle en büyük kaygıyı sivil toplum kuruluşları taşıyor. Yurtiçinde ve yurtdışında yardım faaliyetleri yürüten İHH, Cansuyu ve Yardımeli gibi kuruluşlar fon sağladığı bazı kuruluşların terör listesinde yer alabilmesi sebebiyle hem hapis cezası hem de mal varlığının dondurulması endişesini yaşıyor. Türkiye’deki yardım kuruluşlarının irtibat halinde olduğu Hamas gibi oluşumların BM Güvenlik Konseyi’ne üye bazı devletlerin hazırladığı terör listelerinde yer aldığı biliniyor. Bu devletlerin Türkiye’ye başvurması halinde bu kuruluşların tüm mal varlığı dondurulabilecek.
Kanunun en çok Filistin gibi İslami direnişin yürütüldüğü ülkelere yapılan yardımları etkilemesi bekleniyor. Başta ABD olmak üzere birçok ülke, Hamas’ı terörist bir kuruluş olarak tanıyor. Filistin halkının çoğunluğu ile iktidara gelen Hamas’ın meşruiyeti tanınmıyor.
Bu sebeplerle başta Gazze olmak üzere İslami direnişin yürütüldüğü birçok bölgeye yardım faaliyetlerinin yapılması zorlaşacak. STK’lar, Müslümanların zulüm gören Müslüman kardeşleri ile ve tüm insanlarla dayanışmasını engellemek amacıyla uluslararası güçlerin Türkiye’ye kanunun çıkması için baskı yaptığını ifade ediyor.
Sivil toplum kuruluşları yasanın Köşk tarafından da onaylanmasından sonra gözünü Anayasa Mahkemesi’ne çevirmiş durumda. Anamuhalefet partisinin iptal için başvuru yapmaması durumunda ilerleyen günlerde STK’lar mahkemeye bireysel başvuru hakkını kullanarak yasanın iptalini isteyecek.
